MEMDUH ŞEVKET ESENDAL
1883 Çorlu doğumlu olan M.Ş. Esendal, Rumeli göçmeni çiftçi bir ailenin çocuğuydu. Osmanlı İmparatorluğunun savaşlarla geçen bu en çalkantılı ve yoksul döneminde eğitim görme fırsatı bulamadı. İleriki yıllarda milletvekili, büyükelçi, CHP genel sekreteri gibi mevkilerde göreceğimiz Esendal'ın, ilkokul diploması bile olmamıştı. 1906'da, o zamanlar gizli bir dernek olan "İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girdi. Balkan savaşı nedeniyle, Cemiyet tarafından parti müfettişi olarak Anadolu ve Rumeli'de görevlendirildi. Birinci Meclis, onu Azarbeycan'a elçi olarak yolladı(1920). Türkiye'ye döndükten sonra, eski İttihatçı arkadaşlarıyla birlikte "Meslek" adlı muhalif bir gazete çıkartan M.Ş.E., İzmir suikastı ile başlayan siyasi tasfiyeden en ucuz kurtulanlardandı. 1926'da İran'la başlayan yurtdışı görevi, Azerbeycan ve Sovyetler Birliği''nde elçi ve büyükelçi olarak 12 yıl devam etti. Bu yıllarda Farsça, Fransızca ve Rusça öğrenen Esendal, 1938 yılında döndüğü Türkiye'de yeniden milletvekili, 1942'de CHP genel sekreteri oldu. 1945'de kendi isteği ile siyasetten ayrıldı ve 1952'deki ölümüne dek edebiyatla uğraştı.
Ayaşlı'daki Ankara Görüntüleri
M.Ş.E.'nin en tanınmış eseri "Ayaşlı ve Kiracıları" adlı romanıdır. 1934 yılında yazılan bu roman, Cumhuriyet'in ilk yıllarında, başkent Ankara'dan insan manzaralarını sergiler. Ayaşlı İbrahim Efendi, dokuz odalı apartman dairesini pansiyon olarak işletmektedir. Ağa oğlu olan Ayaşlı, eşkiyalık da dahil bir çok işi denemiş, sonunda, geçimini kiraladığı bu apartman dairesinden temin etmek zorunda kalmıştır. Esendal, o yılların Ankara'sının toplumsal manzaralarını, insan tiplerini anlatmak için en uygun yol olarak bir pansiyonu kurgulamakta son derece başarılıdır. Böylelikle, toplumun birçok kesiminden insanın gelip geçtiği mekan, Anakara'nın bir simgesi olma görevini de yüklenir. Emekli memurlar, eski çiftlik sahipleri, iş adamı ve tüccarlar, bir bar kadını ve şöför kocası, kumar oynatan Turan Hanım ve evin değişen hizmetçileri, eve gelen konuklarla birleşince, -işçi sınıfı dışında- o yılların Ankara'sını oluşturan neredeyse bütün toplumsal yapı, devletle ve birbiri ile ilişkileri içinde anlatılmıştır bu romanda.
Yakup Kadri ile birlikte, Kemalist yapılanma içinde yer alan yazarlar arasında olan M.Ş.Esendal, hiç bir zaman toplumsal düzene köktenci bir eleştiri getirmeyi düşünmemişti. Elbette aksaklılıkları görmüş, ancak yeniye olan inancı ve hayata iyimser bakışı, onun varolan sıkıntıları genellemeden, olduğu gibi aktarmasına neden olmuştu. Böylelikle "Ayaşlı ve Kiracıları" romanındaki insan görüntüleri ve olaylar, daha çok uygulamalara, yani bürokrasiye yapılmış eleştiriler biçiminde okunabilir. Romanın asıl önemi, bir dönüşümün, yeni yaşam biçimlerinin çok iyi gözlemlenip aktarılmasından geliyor. Ankara'nın, başı sıkışan herkesin ilk başvuru yeri haline gelişi, kadın ve erkeklerdeki giyim kuşam ve davranış değişiklikleri, iş adamlarının otellerde verdiği ziyafetler, uyuşturucu ticaretinin yavaş yavaş yüksek mevkilerdeki kişilere bulaşması, bürokratların tartışılmaz iktidarı gibi motifler, Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan -ve bugüne dek gelen- bozukluklar olarak yazarın gözünden kaçmamış.
Haki Bey ve Abdülkerim, -aldatılan kocalar olarak- Tanzimat romanından miras kalan Batılılaşma sorununun ve manevi değerlerdeki bozuluşun Cumhuriyet döneminde yeniden ortaya çıkışı olarak değerlendirilebilir. Ancak, olumlu bir yeni insan tipini de ihmal etmez Esendal. Anlatıcı ve Selime'nin düğünü, Cumhuriyetin arzuladığı ailenin kuruluşunun müjdecisidir. Esendal için, bu toplumun sağlıklı yapı taşları sağlıklı ailelerdir!
Esendal'ın Anakara'sı, farklı toplumsal kesimden insanlara göre bölünmüş değil, bir anlamda, sınıfsız ve imtiyazsız tek bir zümrenin mekanıdır. Apartman dairesindeki çeşitlilik, insanların kökenleri ne olursa olsun birarada yaşayabildiği bir toplumu, yani Cumhuriyet ideolojisini eksiksiz yansıtır. Esendal, Ankara'nın bu toplumun kültürel mirasının devamı değil, kuru ve yapay bir taşra kenti olduğu düşüncesini, "Vassaf Bey" romanında, İstanbul ve Ankara arasında yaptığı karşılaştırmada geliştirmiştir. İki kent arasındaki farklılık, Cumhuriyet projesinin yetersizliğini de işaret etmektedir.
Esendal'ın Üslubu
Esendal'ın edebiyatımıza getirdiği en önemli yenilik, ele aldığı konuları büyük bir sadelikle işlemesindedir. Bu konular, yine sıradan insanların yaşamları etrafında gezinir. Öykücülüğe başladığı ilk yıllarda, dilde sadeleşmenin öncüsü olan Ömer Seyfettin''in izinden giden Esendal, ustalık dönemine eriştiğinde, hem Ö.Seyfettin'den, hem de kendi çağdaşlarından çok daha sade ve düzün bir dille yazmıştır öykü ve romanlarını. Uslübunda Çehov'un etkileri açıkça görülür. Hatta, bazı öyküleri, Çehov'dan yapılmış uyarlamalardır. Ancak bu etki, yazım tarzı, dildeki sadelik, kişilerin seçilişi ile sınırlı kalır. Esendal, Çehov'un karamsar bakışını tekrarlamaz. Kendi deyişiyle; insanlara yaşamak için ümid, kuvvet ve neşe veren yazılardan hoşlanır, insanları yoğunmuş mutfak paçavrasına çeviren ve yeise düşüren yazılardan hoşlanmaz; "zaten tam bir refah ve huzur içinde yaşamıyan bizler, bir de karanlık, kötü şeylerden bahseden yazılarla karşılaşırsa, bu insanları bir havana koyup ezmeye benzer".
Çehov gibi, öyküye hayatın rastgele seçilmiş bir anından sözederek başlar, çok canlı insan tiplerini anlatır. Bu tipler, eski edebiyatın yüceltilmiş kahramanları değildir. Öykü boyunca bilgiçlik taslamaz, yazarı işin içine sokup bilgece açıklamalarda bulunmaz. Şimdiki zamanda karşılıklı konuşmalarla ilerleyen öyküleri, okuyucuyu daha etkin kılmaya yöneliktir. Geleceğe olan inancıyla, toplumsal sorunlardan, kötü insan tiplerinden bahsederken bile, ufukta gördüğü ideal bir insanı da sokar işin içine.
Türk öykücülüğünün en önemli isimlerinden, yol açıcılarındandır Esendal. Hayatının büyük kısmı siyasi mücadeleler ve bürokratik görevlerle geçmesine rağmen, okunurluğunu ve önemini bugün bile yitirmeyen çok sayıda öykü, ve üç de roman yazmış, eserlerinden çoğu ölümünden sonra bir araya getirilmiştir. Mesela, "Miras" romanı gazete tefrikası olarak kalırken, "Vassaf Bey", ilk olarak 1983 yılında farkedilmiş ve kitaplaştırılmıştır. Siyasi arenadaki tanınmışlığını edebiyat alanında kullanmak istemediğinden, hikayelerini -on iki- takma adla yayınlamıştır dergilerde. Belki de büyükelçilikten gelme terbiyesi, Esendal'ın edebi yaşantısının çok sade, ün kazanma merakından uzakta sürmesine, etkilerinin genç sanatçı çevreleri ile sınırlı kalmasına neden olmuştur. Memduh Şevket Esendal, edebiyat sosyolojisi açısından değil, edebiyat keyfi açısından da önemini sürdürüyor. |